Nefronlarda İdrarın Oluşumu
Nefronlarda İdrarın Oluşumu
Nefronlarda idrar oluşumu süzülme, geri emilme ve salgılama olmak üzere üç aşamada gerçekleşir.
Süzülme:
Aorttan ayrılan böbrek atardamarındaki kan, yüksek basınçla glomerulus kılcallarına akar. Bu basınç, kılcal damar yumağından Bowman kapsülüne difüzyonla madde geçişini sağlar. Bowman kapsülünün iç yüzeyi tek katlı yassı epitelden olduğu için madde difüzyonuna uygundur. Bu nedenle kan hücreleri, plazma proteinleri ve yağ molekülleri hariç su, inorganik tuzlar, vitaminler, glikoz, amino asit gibi yararlı maddeler ile üre, ürik asit, amonyak gibi boşaltım maddeleri glomerulustan Bowman kapsülüne geçer. Bu sıvıya süzüntü, olaya ise süzülme denir.
Süzülme hızı, kan basıncı ile doğru orantılıdır. Kan basıcı arttığında süzülme hızı artar ve daha sık idrara çıkılır. Kan basıncı düştüğünde ise süzülme hızı yavaşladığından idrar oranında azalma görülür.
Geri emilim:
Glomerulustan Bowman kapsülüne geçen sıvının büyük bir kısmı boşaltım kanallarından geçerken geri emilerek kana verilir. Maddelerin geri emilimleri organizmanın gereksinimi doğrultusunda yapılır ve geri emilimin %90'ı proksimal tüpte olur. Geri emilim hem aktif hem de pasif taşıma ile gerçekleşir. Proksimal tüpe geçen sıvı içindeki su osmozla; glikoz, amino asitler, vitaminler, amonyum, bikarbonat iyonları ve tuzlar aktif taşıma ile H⁺ iyonları ise yoğunluğa bağlı olarak aktif ya da pasif şekilde geri emilir.
Henle kanalının inen kolu suya karşı geçirgendir. Ancak tuz ve diğer çözünen maddelere az geçirgendir. Henle kanalının çıkan kolu suya geçirgen olmadığından burada suyun geri emilimi yapılmaz. Bu kanalda klor iyonları aktif, sodyum iyonları pasif taşımayla geri emilir.
Distal tüpte sodyum, klor, bikarbonat iyonları ve esas olarak suyun geri emilimi devam eder. Suyun geri emilimi hipofizden salgılanan ADH ile kontrol edilir. Vücudun su gereksinimine bağlı olarak hipofizden salgılanan ADH miktarı değişmektedir. Eğer kan plazmasının yoğunluğu artmışsa ADH miktarı artar. ADH, distal tüp hücrelerinin ve idrar toplama kanallarının suya geçirgenliğini artırır ve suyun geri emilimi artar. Kanın yoğunluğunun azalması durumunda ise ADH azalır ve fazla su idrarla dışarı atılır.
Vücut sıvılarının mineral dengesinde böbrek üstü bezlerinden salgılanan aldosteron hormonu rol oynar. Bu hormonun gereğinden fazla salgılanması durumunda boşaltım kanallarından Na⁺ ve Cl¯ emilimi artar. Bu durum, vücutta fazla oranda suyun tutulmasına yol açarak ödem oluşturur.
Distal tüpün çeperleri üreye karşı geçirgen değildir. Bu nedenle distal tüpte üre yoğunluğu artar. Distal tüpten idrar toplama kanalına geçen süzüntüde suyun emilimi devam ederken üre yoğunlaşarak idrar oluşturulur. Oluşan idrar, idrar toplama kanalları ile havuzcuğa taşınır.
Her maddenin kanda bulunması gereken değerine eşik değer denir. Bir maddenin kandaki miktarı eşik değeri aşıyor ise nefron kanalcıklarından geri emilmez ve idrarla dışarı atılır. Bu nedenle şeker hastalarının idrarında glikoza rastlanır. Sağlıklı bir insanda glikoz ve amino asitlerin tamamı, suyun %99'u, sodyum iyonlarının %99,5'i, ürenin %50'si geri emilerek tekrar kana verilir.
Salgılama:
Böbreklerde günde yaklaşık 170-190 L sıvı süzülmekte ve %99'u geri emilmektedir. Süzülme ile Bowman kapsülüne geçemeyen bazı ilaçlar, boyalar, amonyak, hidrojen iyonları, potasyum iyonları gibi maddeler kılcal damarlardan aktif taşıma ile proksimal ve distal tüpe verilir. Bu olaya salgılama (sekresyon) denir. Böylece zararlı maddeler kandan uzaklaştırılır.
Ortalama olarak günde 1-1,5 L idrar oluşturulur. İdrarın bileşiminde %95 su, %3 üre, ürik asit gibi organik bileşikler, %2 oranında Na⁺, Ka⁺, Ca⁺² gibi iyonlar yer alır. Sağlıklı bir insan idrarında glikoz ve amino asitlere rastlanmaz.
Nefron sayısının çok olması nedeniyle vücuttaki tüm kanın kılcallardan geçerek temizlenmesi yaklaşık 10-20 dakika gibi kısa bir sürede gerçekleşir.
Böbrekler, idrar oluşturmanın yanı sıra alyuvar yapımında da görev alır. Dokuların yeterli oksijeni alamaması durumunda böbreklerden eritropoietin hormonu üretilir. Bu hormon kemik iliğinde alyuvar yapımını uyararak kansızlığı önler. Eritropoietin hormonunun %90'ı böbreklerde, geri kalanı karaciğerde üretilir. Bu nedenle böbrek yetmezliği olan hastalarda yeterli hormon üretilemediğinden kansızlık ortaya çıkar.
Süzülme hızı, kan basıncı ile doğru orantılıdır. Kan basıcı arttığında süzülme hızı artar ve daha sık idrara çıkılır. Kan basıncı düştüğünde ise süzülme hızı yavaşladığından idrar oranında azalma görülür.
Geri emilim:
Glomerulustan Bowman kapsülüne geçen sıvının büyük bir kısmı boşaltım kanallarından geçerken geri emilerek kana verilir. Maddelerin geri emilimleri organizmanın gereksinimi doğrultusunda yapılır ve geri emilimin %90'ı proksimal tüpte olur. Geri emilim hem aktif hem de pasif taşıma ile gerçekleşir. Proksimal tüpe geçen sıvı içindeki su osmozla; glikoz, amino asitler, vitaminler, amonyum, bikarbonat iyonları ve tuzlar aktif taşıma ile H⁺ iyonları ise yoğunluğa bağlı olarak aktif ya da pasif şekilde geri emilir.
Henle kanalının inen kolu suya karşı geçirgendir. Ancak tuz ve diğer çözünen maddelere az geçirgendir. Henle kanalının çıkan kolu suya geçirgen olmadığından burada suyun geri emilimi yapılmaz. Bu kanalda klor iyonları aktif, sodyum iyonları pasif taşımayla geri emilir.
Distal tüpte sodyum, klor, bikarbonat iyonları ve esas olarak suyun geri emilimi devam eder. Suyun geri emilimi hipofizden salgılanan ADH ile kontrol edilir. Vücudun su gereksinimine bağlı olarak hipofizden salgılanan ADH miktarı değişmektedir. Eğer kan plazmasının yoğunluğu artmışsa ADH miktarı artar. ADH, distal tüp hücrelerinin ve idrar toplama kanallarının suya geçirgenliğini artırır ve suyun geri emilimi artar. Kanın yoğunluğunun azalması durumunda ise ADH azalır ve fazla su idrarla dışarı atılır.
Vücut sıvılarının mineral dengesinde böbrek üstü bezlerinden salgılanan aldosteron hormonu rol oynar. Bu hormonun gereğinden fazla salgılanması durumunda boşaltım kanallarından Na⁺ ve Cl¯ emilimi artar. Bu durum, vücutta fazla oranda suyun tutulmasına yol açarak ödem oluşturur.
Distal tüpün çeperleri üreye karşı geçirgen değildir. Bu nedenle distal tüpte üre yoğunluğu artar. Distal tüpten idrar toplama kanalına geçen süzüntüde suyun emilimi devam ederken üre yoğunlaşarak idrar oluşturulur. Oluşan idrar, idrar toplama kanalları ile havuzcuğa taşınır.
Her maddenin kanda bulunması gereken değerine eşik değer denir. Bir maddenin kandaki miktarı eşik değeri aşıyor ise nefron kanalcıklarından geri emilmez ve idrarla dışarı atılır. Bu nedenle şeker hastalarının idrarında glikoza rastlanır. Sağlıklı bir insanda glikoz ve amino asitlerin tamamı, suyun %99'u, sodyum iyonlarının %99,5'i, ürenin %50'si geri emilerek tekrar kana verilir.
Salgılama:
Böbreklerde günde yaklaşık 170-190 L sıvı süzülmekte ve %99'u geri emilmektedir. Süzülme ile Bowman kapsülüne geçemeyen bazı ilaçlar, boyalar, amonyak, hidrojen iyonları, potasyum iyonları gibi maddeler kılcal damarlardan aktif taşıma ile proksimal ve distal tüpe verilir. Bu olaya salgılama (sekresyon) denir. Böylece zararlı maddeler kandan uzaklaştırılır.
Ortalama olarak günde 1-1,5 L idrar oluşturulur. İdrarın bileşiminde %95 su, %3 üre, ürik asit gibi organik bileşikler, %2 oranında Na⁺, Ka⁺, Ca⁺² gibi iyonlar yer alır. Sağlıklı bir insan idrarında glikoz ve amino asitlere rastlanmaz.
Nefron sayısının çok olması nedeniyle vücuttaki tüm kanın kılcallardan geçerek temizlenmesi yaklaşık 10-20 dakika gibi kısa bir sürede gerçekleşir.
Böbrekler, idrar oluşturmanın yanı sıra alyuvar yapımında da görev alır. Dokuların yeterli oksijeni alamaması durumunda böbreklerden eritropoietin hormonu üretilir. Bu hormon kemik iliğinde alyuvar yapımını uyararak kansızlığı önler. Eritropoietin hormonunun %90'ı böbreklerde, geri kalanı karaciğerde üretilir. Bu nedenle böbrek yetmezliği olan hastalarda yeterli hormon üretilemediğinden kansızlık ortaya çıkar.
Yorumlar
Yorum Gönder